Saat tam 11.00 ve poliklinikteyim. Doktor ameliyata gitti.
Eee bizim sekreter durur mu , o da firarların en cazibeli olanından davrandı
hemen.Tek başımayım. Stajyer kimliğimle sıradan öğrenci üslubu takınarak,
sıradışı görünmekten kaçınarak zamanımı değerlendirmeye ve verimli olmaya
çalışıyorum, bu kasvetli ve maaşını hakederek kazanmadığını düşündüğüm
insanların oluşturduğu hastane ortamında. Ayrıca hastane aracılığıyla devletin
imkanları tarafından önüme konulan bu idare eder konumundaki
masaüstü harikuladesinde geleceğe dair kazanım ve deneyim olması amacıyla
yazan, bir gün yazdıkları daha çok beğenilecek olan, zevkle okunup
anlaşılan ve insanlara çıkarsız faydalı olmayı amaçlayan bir yazar adayına
haberleri olmadan el ayak oldukları için kendilerine teşşekkürlerimi sunuyorum
tabi.
Konuya gelecek olursak ki konuyu anlatmak
için yazıyorum bu yayını ,bir deyim üzerinden gideceğim.17 yaşında bir kız
evladı olarak ben, hani onların -büyüklerimin- sürekli
beynimi meşgul ettikleri şu 'boyundan büyük işlere karışma !'
tabirleriyle tam olarak neyi amaçladıklarını kestiremiyorum. Beni rahatlatan
şey ise kestirememekte haklı oluşum çünkü yakın zamanda onların bu tür
suçlayıcı ve yargılayıcı ifadeler kullanmalarının bir sebebi var olduğunu
öğrendim: geçmişleri.
Onlar zamanlarının gerektirdiği davranış veya
uygulamaları geçmişlerinin penceresinden, sınırlarından çerçeveleyerek geleceğe
aktarıyorlar. Oysaki birçoğusu bilmiyor , karşındakini yargıladığın an 1-0
yenik başlıyorsun onunla olan iletişimine. Yok, sen 1-0 da başlasan
' karşımdaki her koşulda öne geçmeyi amaçlamayarak dengede
kalmayı sağlayan,iletişimde benim açığımı kapatacak kadar usta biri
' diyorsan , (öyle biri bulursan hemencecik beni arıyorsun sevgili okur, ki
bende Guinness'e girebilmesi için sürdüreceğiniz çalışmaları
yakından izlemekten zevk alırım.) o kişi bir tebriği , sende kendi kendine bir
utanma merasimini haketmiş olursun. Çünkü iletişimde biz bize düşeni yapmazsak
, karşımızdakine hem bizim yapmamız gerekenleri yükleyip , hem de kendi
sorumluluklarını yerine getirmesini bekleyip, birde üstüne bunların hepsinin
yanında yaptığını da eksiksiz yapmasını istiyoruz. Çok hazırcıyız çook. En
sevdiğimiz felsefe ' Armut piş, ağzıma düş .', en hoşlandığımız şey
oturup başkalarının hayatını çekiştirmek , bide ' hayıığrr ben asla
dedikodu yapmam!' demiyormusunuz bayılıyorum inandırıcılık
performansınıza.. Ah şu toplumumuzun kadınlarının büyük çoğunluğu.. genellikle
kadın kısmı bu boş hobileri edinip, duruma göre üzerine yeni şeyler ekleyerek
modaymış gibi her sene ısrarla gündemde bulunduruyorlar ve bu yaptıkları
onların tekdüze hayatında bir renk oluyormuş diye duyumlar aldım.. acı..
Yani demem o ki, amaçsız, ' hele bi yarın
olsun, zamanı gelsin bakarız' diyip geçiştirilen türlü türlü işlerin biriktiği,
onu bunu üfü büfü yargılayıp sorgulamaktan, kendi benliğimizi unutarak,
bunların sonucunda 'keşke' lafını çokça kullanacağımızı tahmin edemeyişlerimiz
bizi tüketmekte günden güne.
Tükenmeyelim, tüketmiyorlar mı bizi zaten oldukça üretici konumda
olduğunu zanneden parazitler ?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder