22 Şubat 2018 Perşembe

zaman çok geçti..
geçmeden durmuyor,
geçerken de durmuyor,
zaman hiç durmuyor.. 4 gün sonra tam 1 ay olacak..

Karışık hissediyorum yine..
 belki de sadece karışık , içimin, sorumluluklarımı andıran ceketi sırtından fırlatıp, sırtını herşeye dönüp çekip gitmek istediğini gördüğümde, hüznün , yine şimdi de olduğu gibi boğazımdan tutup sıktığı ve hiç bırakmadığını hissettiğim anlarda yazasım geliyor..
boğazımdaki eller çok sıkı, dar, zorluyor beni.. iz kalıyor içerlerimde..
Ben neden neye ne için niye bu kadar bel bağlıyorum? Ölene kadar ağlama hissine boğulmak ve kurtulamadığım hislerle başbaşa şu odada yalnız , biçare, köşesiz, bucaksız, dostsuz, tasalı...

Neden bu yaş denen şey gözlerimi bulandırıyor, yazdıklarımı içim cam gibi görüp birebir yaşarken, neden gözlerim göremiyor? yaşım da kalmasın, senin kalmadığın gibi..
Zorlanıyor beynim, kalbim, yutkunurkenki gibi..
Dardayım..Tahmin ettiğinden daha da çok..
Ve korkarım ki beni bu dardan sen bile kurtaramayacaksın..ve beni bu duruma ben dolayısıyla 'sen' atmışken kurtarmak isteyeceğini hiç sanmıyorum..

Ben hayattan ders istedim, bana bizim ayrılığımızı verdi.. hep zorlanamayan şey gelişemezmiş deyip yaşadıklarımın iyi tarafını görmek için kendimi zorlardım.
İstemiyorum şimdi.. zorlanmak istemiyorum, iyi taraf istemiyorum, görmek istemiyorum, duymak istemiyorum..yemek istemiyorum, gülmekte..

Sezen, acıttım canını sevdikçe mi diyordu..

İyi şeyler yaptığımı sandığım , iyi olduğumuzu sandığım her günün öyle olmadığını kanıtladın bana ..
Bunların hepsi benden habersiz oldu, senin için kendimce güzellikler düşündüğümü sanarken seni günden güne güzellikten ve gülmekten uzaklaştırmışım. Bunları sana söyleyebilmek yerine buz gibi odada, soğuk tonda bir bilgisayarın ekranına doğru bunları yazmak ve klavyeyi kullanmak zorunda olmak.. 
Duygusuz değildin, hala değilsin sanırım.. biliyor musun? değişmemi isteseydin değişirdim, söyleseydin yapardım, nasıl ki bizim için birşeyler yaptığımı sanıp aslında herşeyi batırmışsam, bu sefer bunları görüp gerçekten birşeyler yapabilirdim...
Bu mesafeyi aramıza çektiğinde bana neler olacağını hiç düşündün mü?
belki arkadaş olduğumuzu , dost olduğumuzu sandığım o her gün , her an, çoğu an seni yıprattım, yordum, tahammülünün sınırını zorladım.. ama bunu bilinçli ve isteyerek yapmadım, yapamazdım, yapmazdım, ciddiyetini anlasam asla yapmayacaktım da. bilemedim.. ama sen bu sonun beni mahvedeceğini bilirdin..
 MAHVOLDUM.

Sadece bir an ölümü istemiştim ve o an inancım ilk defa aklımdan çıktı.. havadaki oksijen tanesi gibi kendimi asılı ve boşlukta hissettim, herşeyden muaf, sorumluluksuz..

Anılar ve bize dair herşey çöp olmaya yüz tutuyor şimdilerde.. çünkü hiçbirine bir yenisi eklenmiyor..
Müzik dinlemek istemiyorum, çünkü aklıma gelmen beni karmaşık hissettiriyor, çökük hissettiğim zamanlar kulaklarım tıkanıyor zaten.. şu anki gibi.. ve herşey boğuk..
kalbimin her gece sırf hüzünden, daralmaktan, hıçkırıktan, boğulmaktan yerinden çıkıyormuşçasına atmasına izin verdiğin için sana müteşekkirim , iyiliğini istediğimi sanarken anlamadan mahvettiğim ve tahammülüne tahammülsüzlük eklediğim eski arkadaşım ..
Mecburi ayrılığın lamı cimi olmazmış anlattın.
Bence, gitmeyi istemeyen birinin veda sözcükleri hiç bitmez, gitmek isteyenin sadece ' bir ' hoşçakal ' ına karşılık..

Hoşçakal'a benzer son bir sözüm yok, üzgünüm.. çünkü ben hiçbirzaman senden gitmeyi isteyen taraf olmayacağım..